Salı, Mart 14, 2006

Yaşar Durukan'ın "Benimle ölür müsün?" başlıklı yazısı hakkında Eleştiriler

Oldukça talihsiz bir yazı!
Arap Aleviler’in ciddi bir tıbbi sorununa dikkat çekiyor. Bu anlamda bunun dile getirilmiş olması belki yazının tek olumlu yanı.

Yazıdaki olumsuz yanlar: (1) Üslub ve mevzunun sunuluş şekli, (2) tıbbi bilgilerde hata ve eksiklikler, (3) tıbbi sorunun inanç düzlemine indirilişi, (4) çözüm olarak tıbbi bir çözüm yerine karma evlilikleri teşvik etmek.

Üslubdaki olguların indirgendiği düzlem ve materyalin sunum şekli oldukça çirkin, miğde bulundarıcı, kışkırtıcı, yürek daraltıcı ve İNSAFSIZ.

Bu yazıyı okuyan insanların kafasında Arap Aleviler’e dair nasıl bir resim oluşuyor?

Tıbbi sorunlardan dolayı yazıyı okuyan insanlarda Arap Aleviler’e karşı bir s/empati mi oluşuyor --- yoksa bu hastalıklar sanki aşırı uç gizli bir tarikatın bir takım perde arkası eylemlerinin sonucunda çektikleri ceremeler biçiminde mi yansıyor? Normalde insan birinin hastalığına dair herhangi bir şey okuduğunda ilkinin oluşmasını bekler . Ama maalesef yazı ikincisinin oluşmasına sebep veriyor.

Nasıl mı?

http://www.blogcu.com/neoturk/ adresine giderseniz sayfanın ortalarına doğru bu yazıyı göreceksiniz ve bir de yazıyı sayfasına ekleyen kişinin şu sözlerini “Benimle ölür müsün: Bu soruyu sorunca insanın içinden hemen tabii diyor ama ya soru şöyle olursa: Ölüm bir an benimle bir ömür acı çeker misin? Ben cevabı bulamadım ...işte hayatın gerçek yüzünden ülkemizden bir kesit...” Belki çok ciddiye alınacak bir yorum değil ama Arap Aleviler hakkında hiçbir şey bilmeyen bir insanın yazıyı nasıl okuduğunu ve nasıl anladığını ve bunu nasıl hayatın gerçek yüzü olarak kabul ettiğini güzel bir şekilde gösteriyor. [Önemli not: Sevgili NeoTürk kendisine yer verdiğimiz bu yazıdan sonra bu yorumları sayfasından kaldırdı. Kendisine çok Teşekkür ederiz.]

Peki Yaşar Durukan bu yazıyı ne amaçla yazdı? Arap Alevilere ve ortadaki tıbbi soruna dair nasıl bir resim oluşturmak maksadıyla yazdı?:

Yazıyla ilgili kritiklere binaen Yaşar Durukan gönderdiği mesajında şunları söylüyor:

-------------------------------
2 yıl üzerinde düşündükten sonra ve Nusayri [??] arkadaşların da olurunu alarak ancak yazmaya karar verdiğim haberle ilgili sizlerden böyle bir mail aldığım için üzüldüm…

Bu haberde adı geçen ve geçmeyen, akademik kimliği olan birçok insanla konunun etnik, mezhepsel düzleme indirgenerek yazılamayacağı sonucuna vardıktan sonra yayınlama kararı aldık…

Evlerinde yatıp kalktığı, ekmeğini yiyip suyunu içtiğim, aynı çalışma ofislerini paylaştığım arkadaşlarım hakkında böylesine çirkin düşünceler içine hiç girmedim…

Haberde "Medeniyetler Buluşması"na göndermede bulunmak isteyişimin nedeni de … bu içine kapanma sürecinin artık tersine çevrilerek, yaşanan sosyal problemin çözüme katkıda bulunmaktı…

Bir arkadaşımın annesi Talesemi'den öldü. Bir başka arkadaşımın kardeşi de Orak Hücreli Anemi. Bu acıları ancak yaşayanlar ve yakınındakiler bilebilir. Beni çok etkileyen benzer birkaç olay nedeniyle böyle bir haberi yazdım.

Açıkça ifade etmem gerekirse, orada insanların ölüp gitmeleri, haketmedikleri bir yaşama razı olmak zorunda bırakılmaları benim kanıma dokundu. Bu sosyal problemin çözümlenmesi için birtakım yerlerin harekete geçmesini istedim. Arap Alevi olup bu sorunu en yakından yaşayan gazetecilerin bile gündeme getirmemesi, yokmuş gibi davranması (Cumhuriyet gazetesi İskenderun muhabiri hariç) beni rahatsız etti. Yazdım çünkü Sağlık Bakanlığı'nın ve Avrupa Birliği'nin dikkatini konuya çekip, sorunun çözümü için gayret sarfetmelerini istedim.

Son bir not: İstanbul'daki Amerikan Hastanesi'nde konuyla ilgili çalışmalar olduğunu duydum. Genetik Ayıklama yöntemiyle çocukların taşıyıcı olarak doğması engelleniyor diye bir bilgi ulaştı. Önümüzdeki günlerde bu konuyu acilen araştırıp sonucunu da bu haberin devamı olarak yayınlatmayı planlıyorum.

Habere göstermiş olduğunuz dikkatli ilgiden ve eleştirel yaklaşımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum…

İçinizdeki sevgi, umut ve iyimserliği korumanız dileğiyle…”

---------------------------
Peki Durukan’ın bu mesajı ile insanların makalede okudukları ne kadar örtüşüyor?
Bir dostumuzun tabiri ile yazıdaki “üslup ve satır aralarından nefret kuşan düşünceler insanı tiksindiriyor” mu gerçekten?

Yazıdaki "Hatay'da dışa kapalı, etnik ve dinî grupların kendi içinde yaptığı (endogami) evlilikler, ölüm çarkına dönüştü" gibi bir cümle, okuduğumuzda anladığımızdan başka bir şey mi ifade ediyor? Yaşar Durukan’ın “konunun etnik, mezhepsel düzleme indirgenerek yazılamayacağı sonucuna vardıktan sonra yayınlama kararı aldık” ifadesi ile bu cümle ne kadar bağdaşıyor?

"Gizlilik esasına dayalı batınî mezhepler, hastalığın tüm cemaate yayılmasına yol açtı. Böylece kapalı cemaat örgütlenmesini benimseyen topluluklardaki kan bağının adı 'ölüm bağı' oldu." ifadesi "hastalık" ile "inanç" arasında doğrudan/su götürmez bir ilişki kurmuyor mu? Bunun da ötesinde kişilerin inançlarına yönelik bir saldırıda da bulunmuyor mu?

Peki esasında bahsedilen hastalık ile Arap Alevi olmak arasında nasıl bir bağ var?

Akraba evlilikleri sorunun temel kaynağı. Ama akraba evliliğinin olumsuz yanları vurgulanırken sanki “Arap Alevi olmayanlarla evlenin!” gibi bir mesaj ortaya çıkıyor. Akraba evliliği ile aynı etnik grubun içinde yapılan evlilikleri birbirinden ayırmak lazım. Yani akraba evliliği olmayabilir, lakin Arap Aleviler'in birbiriyle evlenmemesi durumundan söz edilemez.

Tıpkı Türkler’e akraba evliliğini sakındırmak için “Sakın ola ki Türkler’le evlenmeyin, gidin Bulgar’la, Yunan’la evlenin!” denilemeyeceği gibi.

Peki çözüm?

Yaşar Durukan yazısında “Cemaatler ya dışa açılacak ya da kendi kendini yok edecek.” gibi bir çözüm sunuyor. Yani yaşayabilmek için tek çarenin dış evlenme olduğu ortaya çıkıyor.

İnsanın aklına sanki bu çözümün daha çok “assimilasyon”u hızlandırmanın bir reçetesi olduğu geliyor.

Meselenin asıl tıbbi reçetesine gelince:

Aslında doğacak çocuğun taşıyıcı olup olmadığı anne karnında belirlenebiliyor ve böylelikle sağlıklı çocukların doğması sağlanıyor. Bu işlemler 15 yıldan fazladır Çukurova Üniversitesi Kadın Doğum kliniğinde yapılıyor. Tedavi için için illa ki İstanbul’daki Amerikan Hastanesine gitmeye gerek yok.

Burada kışkırtıcı bir başlık atmak ve tek taraflı bir çözüm önerisi getirmekten ziyade halkı bu konuda bilgilendirmek daha ön planda olmalı.

"Cemaatler ya dışa açılacak ya da kendi kendini yok edecek." tipi öneriler modernitenin zaten avcuna düşmüş bir topluluğun erime döneminde asimile edilme politikasının kapısını sonuna kadar aralamaktan başka bir şeye hizmet etmiyor.

Zira evlilik öncesi kan tahlilleri ile kişilerin hasta/taşıyıcı/sağlıklı olup olmadıkları belirlenebiliyor. Taşıyıcı olan bireylerden eğer ikisi evlenirse gebelikte çocuğun hasta olup olmadığı izlenerek tanı konulabiliniyor. Bunun gibi bilimsel yöntemlerın vurgulanmasının provakatif bir üslubdan daha yerinde yerinde olduğunu düşünüyorum.

Son olarak da tıbbi bir bilgiyi düzeltmekte fayda var: “...kalıtsal yolla geçen talasemi ise, Hatay'daki Sünni topluluklarda görülüyor..." ifadesi tam olarak doğru değil. Talasemi hastalığı Arap Aleviler’de de görülüyor.

Habib Mekzuni

Comments:
Grup ici evlilik ile akraba evliligi farkli olmakla beraber birbiriyle iliskili... Soyle ki: Arap aleviler birkac yuz yil once bircok ortak atalara sahipler ve genetik cesitlilik biraz SINIRLI kalmis... Ille disardan evlenin diye bir sey yok ama en azindan akraba evliligine son vermek lazim. Yoksa Yahudilerde de oldugu gibi bazi otosomal resesif olumcul hastaliklar alevilerle ozdesir hale gelecek... Bilindigi uzre Tay-Sachs Disease, Mucolipidosis Type IV (ML4, Cystic Fibrosis, Machado Joseph Disease gibi hastaliklar Yahudiler birbiriyle evlendigi icin onlarda daha SIK rastlaniyor... Simdi onlarda akraba evliligi de yok. Fakat zamanla grup ici evlilik bazi gen bozukluklarinin grup icinde birsonraki kusaga aktarilmasina yol aciyor. Yahudiler onun icin daha SIK evlilik oncesi genetik tarama yapiyorlar. Jewish Genetic Diseases diye bir Google taramasi yapin, tonlarca referans goreceksiniz.
 
!!!Belki çok ciddiye alınacak bir yorum değil ama Arap Aleviler hakkında hiçbir şey bilmeyen bir insanın yazıyı nasıl okuduğunu ve nasıl anladığını ve bunu nasıl hayatın gerçek yüzü olarak kabul ettiğini güzel bir şekilde gösteriyor.!!!

sevgili blog sahibi , bir eğer o yazıyı ciddiye almasaydım paylaşmak için bloguma koymazdım. Soruyu sorarken kendimi o durumdaki bir insan olarak düşündüm , kendimi bir arapalevisi kız veya erkek olarak gördüm, sadece yazının manasını bozmamak için kendi yorumu fazla eklemedim...Siz arapalevilerini anlatmaya çalışıyorsunuz ama sizi anlatan yazıyı yanlış anlıyorsunuz , sizi aşağılayan bir tarafı olduğunu düşünmüyorum ve ne yazıyı oraya yapıştırırken nede o soruyu sorarken böyle bir fikir kırıntısı bile aklımdam geçmemiştir
ancak sizin bu blogunuzdaki savunma haliniz asıl bu yaptığınız yayının bilakis kırıcı ve yanlış tanıtıcı olduğu kanaatindeyim. Ve üzülerek belirtirim ki bu kadar sizi rencide ediyorsa o yazıyı da kaldırabilirim......
ve bana arapaleviliğini , bu benim kopyala-yapıştırıdığım haberin doğru olmadığını ve hayatın gerçek yüzünü yansıtmadığını düşündüğünüz yazıyı sizin bana yollayacağınız,
gerçeklerle yayınlayabilirim...
saygılarımla....@neoturk
 
Yorum Gönder



<< Home